SAHİBİNİ BEKLEYEN TREN

SAHİBİNİ BEKLEYEN TREN
İngilizlerin yüz yıl önce devirdikleri Tren, sahibinin gelip kendisini ayağa kaldırmasını bekliyor.

Gazze’deki vahşet karşısında Dünya neyi bekliyor? Tren’in sahibinin gelmesini bekliyor. Yetmiş yıldan beri İsrail tarafından sistematik soykırıma tabi tutulan Gazzeliler bekliyor, Filistinliler bekliyor. ABD askerleri tarafından bedenleri kirletilen Iraklı bacılarımız bekliyor. Myanmar’ın katliamlarına maruz kalan Arakanlılar bekliyor. Çin’in zulmüne uğrayan Doğu Türkistanlılar bekliyor. Sırpların baskısından bıkan Bosnalılar bekliyor. Kısaca tüm mazlumlar, umudunu Tren’in sahibinin gelmesine bağladı.

Tren’in sahibi gelip Tren’i devrildiği yerden ayağa kaldırdığında raylar üzerinde dost doğru istikametinde insanlığa hizmet etmeye başladığında; Yeryüzünde çocuklar öldürülmeyecek, anaların gözyaşları akmayacak, mazlumların kanı dökülmeyecek, açlıktan insanlar ölmeyecek, emperyalizmin sömürge düzeni son bulacak. Dünyaya adalet, huzur ve refah gelecek.

Osmanlı Devleti’nin son döneminde, İstanbul’u Medine ve Mekke’ye bağlamayı hedefleyen Hicaz demiryolu projesinin temelleri Sultan II. Abdülhamid tarafından 1 Eylül 1900 günü atıldı. Projenin inşaatı sekiz yılda tamamlanarak 1908 yılında hizmet vermeye başladı.

Orta Doğu, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle, sömürgeci güçlerin her dönem ilgi alanı olmuştur. Bu ilgi, sanayi devrimi sonucu makineleşmenin başlaması nedeniyle enerji kaynaklarına duyulan ihtiyaçla birlikte daha da artmıştır. Emperyalizm çağına, “üzerinde güneş batmayan ülke” olarak giren en büyük sömürgeci devlet İngiltere, bu hegemonyasını sürdürebilmek için, Orta Doğu üzerinde hâkimiyet kurmak istiyordu. 

İngilizler, Osmanlı’yı ve bölgenin atardamarı olan Hicaz demiryolunu yıkmadan Orta Doğu’yu sömüremeyeceklerini çok iyi biliyorlardı. Osmanlı Devleti’nin Birinci Cihan Harbinde dokuz cephede savaşmasını fırsat bilen İngilizler, Arapları, Osmanlı yönetimine karşı kışkırtarak isyana teşvik etmeleri için ajanlarını sahaya sürdü.

Bölgeye ilk gönderdikleri Lady Hegter’den sonra sevgilisinin Çanakkale Savaşı'nda ölmesi üzerine Osmanlı’dan intikam almaya yemin eden İngilizlerin en büyük ajanı Gertrude Bell bir asilzade olmasına rağmen davası uğruna ömrünü çölde geçirmiş ve kendisine “Çöl Kraliçesi” lakabı takılmıştır. Arapların isyan hareketinde önemli rolü olan Lawrence’nin akıl hocalığını da yapan bu İngiliz ajanın tüm menfi propagandasına rağmen Şerif Hüseyin ve avenesi dışında Arapların kahir ekseriyeti Osmanlı’ya karşı isyan hareketinde yer almadı.  

Hicaz demiryolunda Medine istikametine giden Tren, Medine’ye 300 km kala El-Ula denilen mevkide Lawrence’nin 1917 yılında yaptığı saldırıyla Tren, bir anda raydan çıkarak devrildi. Bu saldırıdan sonra Osmanlı Devleti’nin Orta Doğu ile bağlantısı koparıldı.

Birinci Cihan Harbinden sonra Osmanlı Devleti’nin Orta Doğu’dan çekilmek zorunda kaldı. Bugünün hayalini yüzyıllarca bekleyen emperyalistler, amaçlarını gerçekleştirmek için hemen işe koyuldular. Emperyalist devletler, Arap halkların iradesini ve bölgesel dinamikleri göz ardı ederek, sadece kendi çıkarlarını gözeterek burada böl-yönet planını hayata geçirmek için Rusya’nın onayı alınarak İngiltere ve Fransa arasında 16 Mayıs 1916 tarihinde Sykes-Picot Antlaşmasını imzaladılar. Bu anlaşmaya göre sınırları cetvelle çizilen onlarca devletçiğin oluştuğu yeni Orta Doğu haritası şekillendi. 

Bu devletçiklerin başlarına halkından kopuk kendilerinin çıkarlarına hizmet edecek müstemleke valileri atayarak bölgenin enerji kaynaklarını istedikleri gibi sömürdüler. Osmanlı Devleti’nin dört yüz yıl boyunca hüküm sürdüğü dönemde bölge halkları adalet, huzur ve refah içerisinde yaşarken; Osmanlı Devleti, Orta Doğu’dan çekilmesinden sonra bu bölgede açlık, sefalet, çatışma, kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı.

Özellikle son iki haftadan beri daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde İsrail, savaş hukukunu hiçe sayarak, çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden masum insanların üzerine kullanılması yasaklanmış fosfor bombası yağdırıyor. Hastaneleri, okulları, camileri ve kiliseleri hedef ayrımı gözetmeden Gazze’nin her yerini hunharca bombalıyor. İnsan haklarını dillerinden düşürmeyen medeni dünya, bu soykırım vahşetini sessizce izliyor. İzlemekle yetinmiyorlar İsrail daha çok kan döksün diye yardım etmeyi da ihmal etmiyorlar.

Bu insanlık vahşeti karşısında Dünya niçin susuyor? Dünya harekete geçmek için daha neyi bekliyor? Tren’in sahibinin gelmesini bekliyor. Tren’in sahibini; Yetmiş yıldan beri İsrail tarafından beşikteki çocukları katledilen Gazzeliler bekliyor, Filistinliler bekliyor. ABD askerleri tarafından bedenleri kirletilen Iraklı bacılarımız bekliyor. Myanmar’ın katliamlarına maruz kalan Arakanlılar bekliyor. Çin’in zulmüne uğrayan Doğu Türkistanlılar bekliyor. Sırpların baskısından bıkan Bosnalılar bekliyor. Kısaca tüm mazlumlar, umudunu Tren’in sahibinin gelmesine bağladı.

Yüz yıl önce İngilizler tarafından devrilen Tren’in sahibi gelip, Tren’i devrildiği yerden ayağa kaldırdığında raylar üzerinde dost doğru istikametinde insanlığa hizmet etmeye başladığında; Yeryüzünde çocuklar öldürülmeyecek, anaların gözyaşları akmayacak, mazlumların kanı dökülmeyecek, açlıktan insanlar ölmeyecek, emperyalizmin sömürge düzeni son bulacak. Dünyaya adalet, huzur ve refah gelecek.

Yıldırım DEMİRCİ