Kamu emekçisinin örgütlenme özgürlüğünü dolaylı olarak çiğneme ve yandaş sendikalara haksız bir can suyu verme girişimlerine bir yenisi daha eklenmiştir.
İktidarın Meclis’e sunduğu ‘’Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin’’ 11. Maddesinde; şu vahim değişiklikler öngörülmektedir:
• Bulunduğu hizmet kolunda yüzde ikisinden daha fazlasını üye kaydetmiş kamu görevlileri sendikaları üyelerine toplu sözleşme ile belirlenecek tutarda “toplu sözleşme ikramiyesi” ödenmesi.
• Hizmet kolunda çalışan kamu görevlilerinin yüzde ikisinden daha az üye kaydetmiş kamu görevlileri sendika üyelerine ise “toplu sözleşme desteği” verilmesi.
• %2 barajını aşan sendikaların üyeleri mevcutta 2119 gösterge rakamına göre aldıkları mevcutta 707 TL “toplu sözleşme ikramiyesinden” yaralanmaya devam etmesi. %2 barajının altında kalan sendikaların üyelerine ise bunun üçte birine denk gelen (250 TL civarı) “toplu sözleşme desteği” ödenmesi.
Yani bu kanun teklifi; iktidarın daha önce hadsizce “merdivenaltı sendikalar” diyerek küçümsediği sendikaları ve dolayısıyla kamu emekçisinin istediği sendikada örgütlenme hakkını hedef almaktadır. Teklif kanunlaşırsa, 11 hizmet kolunda kurulu bulunan toplam 231 sendikanın tam 188’i %2 barajı altında kalacak, bu sendikalara üye olan 100 bine yakın kamu emekçisi mağdur olacaktır.
Bu sinsi yöntemle kamu emekçisi, son yıllarda yandaşlıkları yüzünden epey kan kaybeden sarı sendikalara dolaylı olarak yönlendirilmiş olacaktır. Çalışma yaşamında zaten incelmiş demokrasi atmosferi daha da oksijensiz kalacaktır. Yasalara uygun, Anayasal haklardan yola çıkarak faaliyet gösteren birçok sendika ise nefes alamaz hale gelecektir.
Daha vahim olanı ise bu teklifin hukuken ayaklarının yere basmıyor oluşu ve Türkiye’nin bu filmi daha geçen sene seyretmiş olmasıdır. Geçen sene yüzde 1 olarak getirilmek istenen bu baraj, yargıya taşınmış ve Danıştay tarafından “sendikalar arası haksız bir ayrıma yol açacağı, sendikal özgürlüğe açıkça bir müdahale oluşturacağı, eşitsizlik yaratacağı ve çalışma barışını bozacağı” tespitleri üzerinden iptal edilmişken; bu kez aynı garabet yüzde2 olarak masaya getirilmiş, yani hukuka kulak tıkanmıştır. Bu düzenleme ile Anayasa ve ILO sözleşmeleri başta olmak üzere Türkiye’nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı ortadan kaldırılarak kamu örgütlenmesinde yandaş bir tekel yaratılmak istenmektedir.
Bu teklifi getirenlerin emek düşmanlıklarını ezbere bildiğimiz gibi onlara akıl verenleri de biliyoruz. Onlar:
Toplu görüşmelerde mikrofon açık kaldığını fark etmeden “iyi ki işi çok uzatmadık” diyerek Bakan’dan aferin almaya çalışan, dünyada bir ilki gerçekleştirerek ücret pazarlığına olması gereken rakamı söylemek yerine en alt limiti belirterek başlayan, iktidarın mecbur bırakma politikalarıyla yıldan yıla nicelik olarak büyüyüp günden güne nitelik olarak eriyen sarı sendikalarında emekçinin alın teriyle konfor yaşayanlardır. Onlar mesleğimize hakaret niteliğindeki ÖMK için Bakan’ın kulağına “Sınavsız olmasın” diye fısıldayacak kadar sendikacılığın ilkelerinden bihaber olanlardır.
Onları yakından tanıyoruz. Kamu emekçileri de artık onları yakından tanıyor. Ve onlar da kamu emekçisini tanıyacaklar! Kamu emekçisinin bu hakarete sessiz kalmayacağını, çaresiz ve kimsesiz olmadığını görecekler.
Eğitim-İş olarak kendi alanımızda sayısal olarak en büyük 3.sendika olduğumuz halde, bu meseleyi bir hak ve demokrasi meselesi olarak gördüğümüzün altını çiziyor, bu emek ve sendika düşmanı kanun teklifinin karşısında yer alacağımızı vurguluyoruz.
EĞİTİM-İŞ MERKEZ YÖNETİM KURULU